gufraneke ya rahman ne demek

Cinlerin insan bedeninde olduklarının alametleri şunlardır: 1. Cin bedennin tamanına girerse bedende ağrı , sancı ve titreme olur bazen bu uyuşukluk olarak ortaya çıkar. 2. Cin bedenin bir uzvuna girer ve orada belli bazı hastalıklar olur mesela bazen kısmi felç gibi el veya ayaklar tutmaz hareket edemez. 3. Aşağıdabelirtilmekte olan dua en tesirli ve en faydalı para bulma duası olmak ile b eraber her Pazartesi ve Çarşamba kırkar kere okunması gerekmektedir. 2. Hatta zürtümülmekabir. 3. Kella sevfe ta’lemun. 4. Sümme kella sevfe ta’lemun. 5. Kella lev ta’lemune ılmel yekıyn. Ecirnaminennar bi afvike ya rahman ne demek? Ecirna minennar bi afvike ya rahman ne demek? Subhaneke ya Allah te’aleyte ya Rahman Ecirna mine’n-nar bi-‘afvike ya Rahman Seni tesbih ederim ey Allah,çok yücesin ey Rahman! Bizi affedip cehennem ateşinden koru ey Rahman! Subhaneke ya Rahim te’aleyte ya Kerim Cenazenin bir an önce yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazı kılınarak defnedilmesi müstehaptır. Cenaze şöyle yıkanır: Yıkayan, cenazeyi yıkamaya niyet ederek besmele çeker ve yıkama bitinceye kadar arada, “Gufrâneke yâ Rahmân (Bu cenaze, artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey Rahmân olan Allah Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla (Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır. Onlar (dünyada) sözün en güzeli (olan tevhid kelimesi)ne eriştirilmişler ve çok övülmeye lâyık olan (Allah’)ın yoluna Avis Sur Site De Rencontre Jecontacte Com. Ölüm anında ve ölümün gerçekleşmesinden sonra nasıl hareket edilmelidir? Ölen bir Müslüman’ı yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılıp defnetmek Müslümanlar için farz-ı kifâyedir. Kişinin ölüm anı, dünya hayatından ebedi hayata irtihalinin dünyadaki son anlarıdır. Bu anlarda kişinin muhtazarın yanında olup aşağıdaki hususların dikkatle yapılması gerekir Ölüm anı yaşayan kişiye muhtazara yönelik davranışlar Ölüm anında sekerat hâlinde olan kişiye nazik ve kibarca seslenilmelidir. Rahatsız edici bir ortam oluşmamasına azami dikkat edilmelidir. Muhtazarın yanında bulunanlar saygı ve hürmette kusur etmemelidir. Muhtazarın yanında bulunanlar saygı ve hürmette kusur etmemelidir. Eğer ortam müsait ve uygunsa hakların helalliği dilenir; kendi haklarının helal edildiği tebliğ edilir. Kur’an okuyup dua edilmelidir, muhtazarın yanında Yâsîn ve Ra’d surelerini okumak müstehaptır. Dünyanın geçici, ahiretin ise ebedi yurt olduğunu, Allah sonsuz rahmet ve merhamet sahibi, bağışlayıcı olduğu hatırlatılıp ölüm anındaki korkunun azaltılması sağlanır. Ölüm anının yaklaştığı hissedildiğinde muhtazarın sevdiği bir kişi tarafından sakin ve latif bir sesle kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet cümlelerinin tekrarlanması ve hatırlatılması gerekir. Ona “Sen de söyle.” denmemeli, sadece yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet okunmalıdır. Bir hadîs-i şerifte “Kimin son sözü lâ ilâhe illallah’ olursa, o kişi cennete girer.” Ebû Dâvûd, Cenâiz, 16 buyurulmuştur. Ölümü yaklaşmış kişiye kelime-i tevhid telkin edilmesi sünnettir Müslim, Cenâiz, 1. Bu telkin, tövbeyi de içine alacak şekilde yapılabilir. Ölüm anında bulunan kişinin kıbleye çevirilmesi Ölüm anı yaklaşan kişinin eğer mümkünse sağ tarafına doğru gelecek şekilde yüzünün kıbleye doğru döndürülmesi müstehaptır. Eğer kişiyi çevirme imkânı yoksa, sırtına veya ensesine yastık koyup yüzü ve ayaklarının kıbleye bakacak şekle getirilmesi sağlanır. Eğer bu şekillerde çevirmek ve hareket ettirmek mümkün değilse, kişinin en rahat edeceği şekilde bırakılması daha iyi olur. Ölüm anının şiddetlenme durumu Ölüm anında kişi kendinden geçmiş ya da çevresini tanımıyor olabilir. Yakınları buna hazırlıklı olmalıdır. Ölüm anında susama hâli haricinde bacaklardan yukarı doğru gelen bir hâlsizlik de sıkça müşahade edilen durumlardan biridir. Kişinin ölüm anında çok şiddetli susaması olabilir. Onun için de ağız ve dudaklarının sulandırılması ve kuruluğun giderilmesi tavsiye edilir. Ağrıların azaltılması için gerekli sağlık önlemleri alınır. Ölüm anından sonra meyyit henüz uzanmış durumda iken yapılması gerekenler Ölenin vücudu sertleşmeden önce hafifçe çenesinin bez türü bir iple bağlanması, gözlerinin kapatılması, elleri, ayakları ve kollarının düz bir şekle getirilmesi gerekir. Ayakların tekrar açılmaması için baş parmakları uygun bir şekilde iple bağlanabilir. Bunları yapan kişi şu duayı da okuyabilir “Bismillâhi alâ milleti resûlillâh. Allâhümme yessir aleyhi emrehû ve sehhil aleyhi mâ badehû ve esidhu bi-likâike vecal mâ harece ileyhi hayren mimmâ harece anhü = Allah’ın adıyla ve Resûlullah’ın dini üzere… Ey Allahım, onun işini kolaylaştır ve sonrasında güçlük gösterme. Onu, cemalinle mutlu eyle. Gittiği yeri, ayrıldığı yerden daha hayırlı eyle.” Ölümün gerçekleşmesinden sonra meyyitin elbisesi çıkartılır; üzeri temiz bir örtü ile kapatılır. Ölümün gerçekleşmesinden sonra meyyit yıkanana kadar onun yanında Kur’an okunmaz. Zira mekruhtur. Fakat başka bir odada yüksek sesle okumak mekruh olmadığı gibi; ölünün bulunduğu odada içinden Kur’an okumakta da bir sakınca yoktur. Yukarıda belirtilen hususlar mümkün değilse, imkân dâhilinde olabilecek şeyler uygulanır. Cünüp, hayız, ve nifas hâllerinde olanların, ölünün yanında olmaması gerekir. Meyyitin yakınları, ölümün gerçekleştiğini, defin ve yıkama ile ilgilenecek kişileri, geciktirmeden bize hızlıca bildirmelidirler. Eğer yıkama, defin ve sair işlemlerin başlanmasına resmî makamlarca henüz müsaade edilmemiş ise resmî makamların izninin beklenmesi gerekir. Vefat edenin yıkanması ve defne hazır hâle getirilmesi Meyyitin ölünün yıkanması Ölen erkek veya kadını, bedenleri örtülecek şekilde kefenlemek farzdır. İnsanın ölüsü de saygıya layıktır. Bu saygı bir yönüyle, ölünün yakınlarına bir teselli mahiyeti taşıdığı gibi ölümün hiçlik olmadığını anlatmak amacına da yöneliktir. O ölmüştür, fakat yine insandır; bu dünya açısından ölmüştür, fakat başka bir âlem için yeniden doğmuştur. Ölünün âdeta yeni doğmuş bir çocuk gibi yıkanması, bir yönüyle bu yeniden doğuş olayını sembolize etmekte, bir yönüyle de bu fâni yolculuğun yani dünya hayatının kendisi üzerinde bıraktığı kir, toz ve bulaşıkları gidermeyi temsil etmektedir. Bu yıkamanın ardından, yeni doğan çocuğa giydirilen zıbın misali kefene sarılır ve büyük bir ihtimamla beşiğine indirilir. Bir ölüyü ona en yakın olan biri veya takva sahibi güvenilir bir kimse yıkamalıdır. Meyyitin yıkanmasi farz-ı kifâyedir. Yanmış, boğulmuş, şişip dağılmış olanlara abdest aldırmaya gerek yoktur; üzerilerine sadece su dökmekle yetinilir. Ölmüş bir Müslüman’ın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunuyorsa yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuşsa yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine namaz kılınmaz. Bir beze sarılarak gömülür. Cenazenin gereksiz ve sebepsiz yere geciktirilmemesi için meyyitin bir an önce yıkanması, kefenlenip hazırlanması müstehaptır. Erkek meyyitleri erkekler, kadın meyyiteleri ise bayan yıkayıcıların yıkaması gerekir. Yıkayan kişiler abdestli olmalıdır. Ölü doğan çocuk örtü ile örtülüp defnedilir. Yıkanmasına gerek yoktur. Yıkanmanın mümkün olduğu kadar kapalı bir alanda gerçekleştirilmesi gerekir. İmkân dâhilinde meyyitin ayakları Kıbleye doğru olarak teneşire sırt üstü yatırılır. Cenaze yıkanan yere güzel kokular konulur. Gerekli sabun ve temizlik maddeleri hazırlanmalıdır. Meyyitin göbek ile diz altı arası örtülür. Avret mahalli eldiven veya bez kullanılarak örtünün altından temizlenir; daha sonra namaz abdesti gibi abdest aldırılır. Yıkama niyet ve besmele ile başlanır, “Gufrâneke yâ Rab = Artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey rahmân olan Allah.” duası ile devam edilir. Meyyite abdest aldırılması Niyet ve besmeleden sonra meyyite abdest aldırılır. Abdest aldırmaya yüzden başlanır. Ağız ve buruna su verilmez. Dudakların içi ve dışı, burun delikleri, göbek çukuru parmakla veya parmağa sarılan bezle mümkün mertebe silinir. Ondan sonra elleri ve kolları yıkanır. Sahih olan görüşe göre başı da meshedilip, ayakları geciktirmeksizin yıkanır. Böylece ölüye abdest aldırılmış olur. Üzerine namaz farz olmayan çocuklara abdest aldırılması gerekmez. Abdest aldırıldıktan sonra meyyitin üzerine ılık su dökülür. Meyyitin önce sol tarafa yatırılıp sağ tarafı, sonra sağ tarafa yatırılıp sol tarafı yıkanır. Bu üç kere tekrar edilir. Bundan sonra meyyit hafifçe kaldırılır. Bu kaldırışta cenaze, yıkayan kişinin göğsüne, eline veya dizine dayandırılır. Sonra karnı hafifçe ovulur. Bir şey çıkarsa su ile yıkanıp giderilir. Yeniden abdest verilmesine ve baştan yıkanmasına gerek yoktur. Yıkama işleminden sonra meyyit havlu ile kurulanır. Cenaze yıkanırken pamuk kullanılmaz. Saçlar taranmaz, kesilmez, vucudun diğer bölümlerindeki kıllar da temizlenmez. Vefat durumunda dikkat edilecek hususlar Meyyitin kefenlenmesi Ölen erkek veya kadını, bedenleri örtülecek şekilde kefenlemek farzdır. Kefen, cenazenin yıkanıp kurulanmasından sonra sarıldığı bez demektir. Bu bez, bir yönüyle ölünün bedenini örtme görevi gördüğü gibi, bir yönüyle de insanın bu dünyadan bir şey götüremeyeceğini, doğduğu gibi çıplak ve sade gideceğini temsil etmek üzere yensiz, yakasız ve dikişsiz sade bir bezdir. Kefenin beyaz pamuk bezinden olması faziletlidir. Kefen olarak kullanılacak bez çok basit ve adi olmayacağı gibi şatafatlı olmamasına da dikkat edilmelidir. Kefen dürülürken koku sürülmesi âdettir. Erkek için kefen şekli; Lifâfe Tüm vücudu örten üç kat bezdir. Etrafı dikişsiz olup, yensiz ve yakasızdır. Baştan ayağa kadar uzanır. Baş ve ayak taraflarından düğümlenir. Bu bakımdan izârdan biraz daha uzundur. Kamis Gömlek şeklindedir. Bel üstü için örtülür, boyun kısmından ayaklara kadar uzanan gömlek yerinde bir bezdir. İzâr Etek şeklindedir. Eteklik yerinde, baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir. Bayan için kefen şekli; Erkeklerde bulunması gerekli olan üç örtüye ilavaten iki örtü daha vardır. Başörtüsü Göğüsten karına kadar olan ve göğüsü örten bez parçası Buraya kadar anlatılanlar, sünnet üzere kefenleme için gereken bez parçalarının sayısıdır. Kefen-i sünnet Bu sayıda bez parçası bulunamazsa, erkek için izâr ve lifâfe; kadın için bu ikisine ilaveten bir başörtüsü olursa, bu da yeterlidir. Kefen-i kifâye Bu kadarı da bulunmazsa gerek erkek, gerek kadın için sadece bir kat bez bulunabilirse, ölü bu tek parça beze sarılır. Kefen-i zarûret Önce lifâfe tabut içine veya hasır/kilim gibi bir şey üzerine yayılır. Onun üzerine izâr serilir. Sonra da ölü, kefen gömleği içinde izârın üstüne konur. Ölü erkek ise, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır, sonra lifâfe de aynı şekilde sarılır. Açılmasından korkulursa, kefen bir kuşak ile de bağlanabilir. Ölü kadın ise, saçları ikiye ayrılarak kefen gömleği üzerinden göğsü üzerine konulur ve üstüne, yüzünü de örtecek şekilde baş örtüsü konur. Sonra üzerine izâr sarılır ve izârın üzerinden göğüs örtüsü bağlanır. Daha sonra lifâfe sarılır. Göğüs örtüsü lifâfeden sonra da bağlanabilir. Cenaze namazına hazırlık ve cenaze namazı hakkında özet hususlar Cenaze namazının fıkhi hükmü Cenaze namazı farz-ı kifâyedir. Cenaze namazına hazırlık Cenaze namazı mescitlerin avlusunda kılınır ve cenaze ön tarafta olur. Bayanlar erkeklerin gerisinde durarak cenaze namazına katılabilirler. Cenaze namazına duran cemaatin ayakkablarını Hanefî mezhebine göre çıkartmaları gerekmez. İmkân dâhilinde meyyitin yüzünün Mekke’ye dönük bir şekilde bulundurulması ve o şekilde namazın düzenlemesinin yapılması tavsiye edilir. Cenaze namazı ayakta kılınır. Cenazede meyittin cinsine göre niyet edilir. Cenaze namazının kılınışı Cenaze namazı dört tekbirden oluşur. Birinci tekbirde subhânke duası “ve celle sanâük” kısmı ile birlikte, ikinci tekbirde salli ve bârik duaları, üçüncü tekbirde cenaze namazı duası okunur. Bu duayı bilmeyenler dua mahiyetinde Fâtiha suresini okur. Dördüncü tekbirden sonra selam verilir. Cenaze çocuksa ve canlı doğduktan sonra öldü ise cenaze namazı kılınır. Çocuk canlı olarak doğmadı ise, cenaze namazı kılınmaz. Cenaze namazın kılınma zamanı Güneş doğarken, batarken ve tam gün ortasında bulunurken cenaze namazı kılınması mekruhtur, kılınırsa iadesi gerekmez. Lakin bu vakitlerde defin mekruh değildir. Cenazeye saygı Cenazeye gerekli saygı ve hürmetin gösterilmesi gerekir. Elbiseler bayram havasında olmamalıdır. Allah’a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak doğaldır ve bu günah değildir. Ölü, kendisi sağlığında vasiyet etmedikçe, arkasından ağlayanlar yüzünden kabrinde azap çekmez. Defin Cenazenin taşınması Cenazeyi teşyî etmek, yani arkasından mezara kadar gitmek sünnettir. Bunda büyük sevap vardır. Hatta akraba veya komşulardan olup iyi hâliyle bilinmiş kişilerin cenazesini teşyî etmenin nafile namazdan daha faziletli olacağı söylenmiştir. Cenazenin taşınmasında sünnet olan şekil, dört kişinin dört taraftan cenazeyi yüklenmesidir. Her bir taraftan sırayla yüklenip onar adım, toplam kırk adım götürmek müstehaptır. Cenaze önce ön taraftan sağ omuza, sonra ayak tarafından sağ omuza alınır. Sonra yine ön taraftan bu defa sol omuza, sonra arka taraftan sol omuza alır. Her bir omuzlamada onar adım yürünür. Cenazeyi takip edenlerin, cenazenin arkasından yürümeleri daha faziletli olmakla birlikte, önden yürümekte de bir sakınca yoktur. Cenazeyi yaya olarak takip etmek binitli olarak takipten daha faziletlidir. Eğer binitli olarak takip edilecekse, cemaati rahatsız etmemek için ya en önden gitmek ya da cemaatin arkasından gelmek uygun olur. Cenaze vakar içinde izlenmeli, cenaze ve üzüntü ortamına uygun düşecek şekilde davranılmalı, gerekmedikçe konuşulmamalıdır. Yapılacak iş, dua, tefekkür ve tezekkür etmektir. Cenaze toprağa konulmadan önce oturulmaması; cenaze toprağa konulduktan sonra ise, ayakta kalınmaması uygundur. Mezarlık, duruma göre bir insan boyunda ortalama 150 cm derin ve 100 cm geniş olabilir. Cenaze toprağa koyulurken Cenaze kıble tarafından kabre indirilir, sağ yanı üzerine kıbleye döndürülür ve kefen üzerinde bağ varsa çözülür. Cenazeyi kabre koyan kişiler “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâh = Allah’ın adıyla ve elçisinin dini üzere” derler. Cenazeyi kabre koyacak kişilerin sayısı ihtiyaca göre değişir. Meyyiti sağ tarafına yatırıp, yüzünün Mekke’ye çevirilmesi sağlanır. Meyyit toprağa indirilirken indirenlerin, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” cümlelerini söylemeleri müstehaptır. Bayanların toprağa indirilmesinde yakınlarının indirmesi tavsiye edilir. Definde bulunan kişilerin kabir üzerine üç avuç toprak atarak birinci defada “Sizi bundan topraktan yarattık.”, ikincisinde “Sizi tekrar toprağa iade edeceğiz.”, üçüncüsünde de “Sizi bir kez daha topraktan çıkaracağız.” demeleri müstehaptır. Mezarın iki karış yükseltilerek tümsek hâle getirilmesi de menduptur. Kabrin gereksiz masraflı ve şatafatlı yapılardan olmaması gerekir. Kabirlerin temiz tutulması gerekir. Mezarın kapatılması Cenazenin defni üzerinden bir süre geçtikten sonra, orada Kur’an okumak bazı toplumlarda hoş karşılanmıştır. Genellikle Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felak ve Nâs sureleri, sonra Fâtiha ile Bakara suresinin ilk beş ayeti okunur. Sevabı da cenazenin ve diğer müminlerin ruhlarına bağışlanır. Ölünün bağışlanması için dua edilir ve yavaş yavaş cemaat dağılır. Peygamberimiz bir cenaze gömüldükten sonra bunları yapmamakla beraber hemen dönmez, bir müddet mezarı başında bekler ve cemaate şöyle derdi “Kardeşiniz için yüce Allah’tan mağfiret isteyiniz ve kendisine sükûnet vermesini dileyiniz. O şimdi sorguya çekilmektedir.” Ebû Dâvûd, Cenâiz, 67-69 Ölünün velisi, ölünün gömülmesinin ertesi gününden başlayarak yedinci gününe kadar, imkânı ölçüsünde fakirlere sadaka vermeli ve sevabını ölüye bağışlamalıdır. Bu bir sünnettir. Bunu yapamazsa iki rekât namaz kılarak sevabını ölüye bağışlar. Ölü sahiplerinin ölümün birinci, üçüncü günlerinde veya haftasında yemek vermeleri konusunda herhangi bir sünnet veya tavsiye bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ölü sahiplerine eziyet olmamak, gereğinden fazla önemsememek yani bunu dinî bir görev saymamak şartıyla ve daha ziyade fakirlerin doyurulmasına yönelik olarak bu zamanlarda yemek verilebilir. Komşuların ilk üç gün içerisinde, ölü sahipleri için yemek hazırlayıp getirmeleri, yaygın olarak yapılan güzel âdetlerdendir. Taziye Ölülerin yâd edilmesi Peygamber Efendimiz ”Ölülerinizin güzel işlerini yâd edin, kötü taraflarını dile getirmeyin.” Tirmizî, Cenâiz, 34 buyurarak, ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi taraflarını ön plana çıkarmamızı tavsiye etmiştir. Taziye sözleri ve süresi Taziye, ölünün yakınlarına mümkün olduğunca teselli edici, rahatlatıcı sözler söylemek ve üzüntüsünün paylaşıldığını göstermekten ibarettir. Çoğunlukla “Allah size güzel sabırlar ihsan etsin ve mükâfatını versin.”, “Başınız sağ olsun! Allah geride kalanlara ömür versin!” gibi sözler söylenir Taziye süresi, aynı yerde yaşayanlar için üç gündür. Taziyenin üç gün içinde yapılması müstehaptır. Ölü sahipleri normal hayata daha çabuk dönebilsinler diye, üç günden sonra taziyede bulunmak mekruh kabul edilmiştir. Cenaze kavramları ve anlamları Cenaze ölü, tabut veya teneşir Muhtazar son nefesine yaklaşmış ve ölmek üzere olan kişi Meyyit çoğulu mevtâ ölen kişi Teçhiz ölü için genel olarak yapılması gereken hazırlıklar Gasil ölünün yıkanması Tekfin ölünün kefenlenmesi Teşyî ölünün tabuta konulup musallâya yani cenaze namazının kılınacağı yere ve namazdan sonra kabristana taşınması Defin ölünün kabre konulması Telkin muhtazarın yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet okunması; definden sonra, sorulması muhtemel soruları ve cevapları ölüye hatırlatma konuşması Taziye ölünün yakınlarına başsağlığı dilenmesi Cenazeyi yıkamanın hükmü nedir? Yıkanmadan defnedilmiş cenazenin kabirden çıkarılıp yıkanması gerekir mi?Cenazenin bir an önce yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazı kılınarak defnedilmesi müstehaptır. Cenaze şöyle yıkanır Yıkayan, cenazeyi yıkamaya niyet ederek besmele çeker ve yıkama bitinceye kadar arada, “Gufrâneke yâ Rahmân Bu cenaze, artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey Rahmân olan Allah!” der. Yıkayan kişiler abdestli bulunur. CENAZEYİ YIKAMANIN HÜKMÜ Giysileri çıkarılmış, diziyle göbek arası bir örtü ile örtülmüş bulunan cenaze, yıkama işlemi için teneşir denilen tahta bir sedir üzerine, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılır Teneşir, ölülerin yıkanması için yapılmış, sedire benzer yüksekçe bir tahta masadır. Erkek ölüleri erkekler, kadın ölüleri de kadınlar yıkar. Ölüyü yıkayan kişiye birisi su dökerek yardımcı olur. Ölmüş olan bir müslümanın başı ile birlikte vücudunun çoğu duruyorsa yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunan veya gövdesinin çoğu kaybolmuş olan cenaze yıkanmaz, kefenlenmez, üzerine namaz kılınmaz, bir beze sarılarak defnedilir. Mâlikîler’e göre, baş dahil ölünün cesedinin üçte ikisi bulunmalıdır. Eğer cesedin üçte ikisi bulunmazsa yıkanması mekruh olur. İmam Şâfi, Ahmed İbn Hanbel ve İbn Hazm’a göre, Müslüman ölünün cesedinden az bir parça da bulunsa yıkanır, kefenlenir ve üzerine namaz kılınır. İmam Şâfi şu delile dayanır Cemel vakasında bir kuş, Mekke’ye bir el getirip atmıştı. Mekkeliler elin kime ait olduğunu tanıdılar. Bu eli yıkayarak namaz kıldılar. Olay sahabenin huzurunda olmuş, karşı çıkan bulunmamıştır. Ahmed İbn Hanbel der ki “Ebû Eyyub, cesedin bir ayağı varken, Hz. Ömer ise bir kemiği varken üzerlerine namaz kılmışlardır.” Ölüyü yıkamak, ona boy abdesti aldırmak demektir. Bu yüzden boy abdesti almasını bilen herkes cenaze yıkayabilir. Ölü yıkamanın gerektirdiği ayrı bir bilgi ve dua yoktur. Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra ölüye bir abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesheder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesheder ve ayaklarını yıkar. Bundan sonra ölünün üzerine su dökülür, başı ile bedeni hatmî denilen güzel kokulu bir otla veya sabunlu su ile temizce yıkanır, sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Bundan sonra sağ tarafına çevrilerek, sol tarafı iyice yıkanır. Her âzâyı en az üçer kere yıkamak sünnettir. Suyun zor ulaşacağı organları yıkanırken ovularak yıkanmalıdır. Bundan sonra yıkayan kimse cenazeyi oturtur gibi kaldırıp, kendisine doğru yaslayarak karnını ovalar; altından bir şey çıkarsa, sadece orasını yıkayıp temizler, tekrar abdest aldırmaz ve yeniden bütün vücudu yıkamaz. Böylece yıkama işlemi biten bir ölü havlu veya benzeri şeylerle kurulanır ve kefenlenir. Sonra başına, yüzüne ve sakalına güzel kokular sürülür, secde yerlerine kâfûr dökülür. Yıkanırken ölünün saçı sakalı taranmaz, saçları ve tırnakları kesilmez; sünnet olmamışsa sünnet edilmez. Ölünün kapalı bir yerde yıkanması daha iyidir. Ölüyü, kendisine en yakın bir kimse ve ahlâkı iyi olan ve cenâze yıkamasını bilen birisinin yıkaması gerekir. Bir kadın, vefat eden kocasını yıkayabilir. Çünkü kadın dört ay on gün vefat iddeti beklerken, evlilik bağının sürdüğü kabul edilir. Fakat koca ölmüş karısını yıkayamaz. Çünkü erkeğin iddet beklemesi gerekmez, karısı ölünce aralarındaki evlilik bağı kalkmış sayılır. Yıkayacak hiçbir kadın bulunmaması durumunda koca, ölmüş karısına teyemmüm yaptırır. Diğer üç imama göre koca da karısını yıkayabilir. Erkekler arasında ölmüş bulunan bir kadının o beldede mahremi olan bir erkek varsa, kendisine teyemmüm yaptırır. Mahremi yoksa yabancı bir erkek eline bir bez alarak bakmaksızın teyemmüm ettirir. Henüz ergenlik çağına yaklaşmamış küçük kız çocuğunu, kadın yıkayıcı bulunmaması durumunda erkek yıkayabileceği gibi, aynı durumdaki erkek çocuğunu gerektiğinde bir kadın da yıkayabilir. Suda boğulmuş olan kimse, yıkamak suretiyle üç defa suda hareket ettirilerek yıkanır. Yalnız, su içinde kalmış olması, diğer müslümanları cenazeyi yıkama farzını yerine getirmekten kurtarmaz. Su bulunmadığı zaman cenazeye yine teyemmüm yaptırılır. Şişmiş olup dağılmak üzere bulunan ve dokunulması mümkün olmayan bir ölünün üzerine sadece su dökülmesi yeterlidir. Düşük sonucunda ölü doğan çocuk yıkanmaz ve bir bez parçasına sarılarak gömülür. Ölen bir Müslümanın bütün hısımları gayri müslim olsa bile, cenazesi onlara verilmez. Çünkü onun techiz ve tekfini ile İslâm mezarlığına defnedilmesi müslümanların görevidir. Kaynak Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Rahman ne demektir? Allah'ın tüm varlıklara bahşettiği rahmet ismidir. Allah'ın sonsuz ikram ve merhamet sahibi oluşunu ifade eder. Rahman Allah'ın Rahman sıfatı, mü'min kafir ayrım gözetmeden insanların bütün ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Rahman, "rahmeti her şeyi kuşatan, pek merhametli, sonsuz rahmet sahibi" demektir ve Allah'ın Rahman oluşundaki rahmet bir şarta bağlı değildir ve Allah sonsuz iyilik sahibidir. Allah'ın Rahim ismi ise gayret gösterenlere rahmet merhamet, ikram etmesidir. Allah'ın bu ismi ilk kez besmele olarak bilinen Fatiha1'de geçer. Allah'a özgü Rahman ancak Allah'ın ikram edebileceği benzerinin taklit edilemeyeceği nimetleri veren Allah'tır. Rahim, kulların da benzerlerinin yapabileceği nimetleri veren Allah'tır. Bu nedenle Rahman, Allah'a özgü bir sıfat isimdir. Allah Kur'an'da kullarından "Rahman'ın kulları" diye bahseder, fakat "Rahim'in kulları" diye - Rahman'ın kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında incitmeksizin "Selam!" derler geçerler. Esirgeyen Allah'ın Rahman isminin "esirgeyen" şeklinde meâli yanlıştır. Bir şeyi esirgemek "onu kıskandığı için sakınmak, saklamak, kaçınmak, korumak" demektir. Acımaktan ötürü merhamet etmek anlamında "acıyıcı" şeklinde meal vermek de de Rahman ismini eksik tercüme alana not bir sorunuz mu var? Esma-ül Hüsna 10 108 52 7 Rahim ne demektir? Allah'ın yalnızca hak eden kullarına bahşettiği rahmet ismidir. Allah'ın mü'minlere olan ikramının bol oluşunu ifade eder. 3 10 2 9 Besmele ne demektir? Besmele, Müslümanların bir işe başlarken söyledikleri ve "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla." anlamına gelen ifadedir. Previous Next 0 0 0 0 Selef metodu selef akidesi nedir? Selef metodu selef akidesi, Ehl-i Sünnet'in kelam metodundan farklı bir yöntem izleyen ekolüdür. İki yöntemleri vardır ayetlerle istidlal, kıyasu'l.. Previous Next 0 1 3 0 Hinduizm'de Vedalar nedir? Vedalar, antik Hindistan'daki kadim yazmalardır. Sanskrit edebiyatının ve Hintlilerin kutsal kitaplarının bilinen en eski yazmalarıdır. Eski Hint rahi.. 0 1 0 0 Homeros kimdir? Homeros , İlyada ve Odesa destanlarının derleyicisi İyonyalı ozandır. 1 5 2 10 Simya alşimi nedir? Simya, kökeni eski çağlara dayanan, değersiz madenleri altına çevirme ve ölümsüzlük iksirini bulma uğraşıdır. Previous Next VIP Never Say Never Agaın Doğum ve ölüm olgusu, insanlar için son derece önemlidir. Yeni doğan bir çocuğun dünyaya gelişi büyük bir mutluluğa ve heyeca­na neden olmaktadır. Vefat eden insanın ay­rılığı da geride bıraktığı yakınlarını ve sevdikle­rini büyük bir acı ve kedere sevk etmektedir. Şüphesiz henüz adı bile konulmamış yepyeni bir insanın dünya hayatına katılımı, büyümesi ve olgunluk devresine ulaşması kolay olma­maktadır. insan çocuk, kardeş, abi, abla, an­ne, baba, amca, dayı, hala, teyze, nine ve de­de. olarak dünyada bir konum elde etmekte­dir. Yine insan evliliklerle akrabalıklar, birlikte yaşadığı çevrede komşuluklar ve çalıştığı iş kollarında da güçlü arkadaşlık ve dostluk bağ­ları kurmaktadır. Bu açıdan kişinin ölümü, kendisiyle ortak noktaları olan kimseleri yakınlık derecesine göre acı ve mateme sevk etmektedir. Geride kalanlar, bu acı ve kederi için için yudumla­mak, ilahi yazgıya boyun eğmek ve ölümü bü­yük bir sabırla içselleştirmek zorundadır. in­san, bütün acı ve mutsuzluk duygularına rağ­men, ölen yakınlarına karşı son görevini yap­mak durumundadır. Bu görev büyük bir özen ve özveriyle yapılmalıdır. Acaba bugün bizler fert ve toplum olarak cenazelerimize yaptığı­mız son görevde, olması gereken standardın neresindeyiz? işte bu soru bağlamında bazı noktalara açıklık getirilmesinin faydalı olacağı­na inanıyoruz. Değişen dünyada insanların hadiseleri algı­lama ve yorumlamalarında farklılıklar yaşan­maktadır. Bu bağlamda birçok konuda olduğu gibi cenaze törenleri de bugün bazı noktalar­dan tenkit edilebilmektedir. Ölülere saygıyı önceleyen Hz. Peygamber'in buyruk ve uygu­lamalarını anlamada bazı olumsuzlukların ya­şandığı müşahede edilmektedir. Vefat eden insanların ebedi mekanına en iyi şekilde yer­leştirilmeleri, Müslümanlar üzerine bir görev olarak anlaşılmalıdır. Bu çerçevede cenazeye ilişkin bazı meselelere kısaca temas edilmesi­nin faydalı olacağı düşünülmektedir. a. Cenazeye Saygı Gösterilmelidir Bilindiği gibi insan yeryüzünün en kıymetli varlığıdır. Bu açıdan da hürmet edilmeye layık bir konumdadır. insan hayatta iken değerli ol­duğu gibi ölünce de değerlidir. Nitekim, Hz. Peygamber, huzurundan geçen cenazeyi gör­düğünde ayağa kalkarak saygı göstermiştir. Hatta Hz. Peygamber'in ayağa kalktığı cenazenin gayrı müslim bir kişiye ait olduğu kendisine hatırlatılınca; "Bu da bir insan değil mi?" "Müslim, "Cenaiz", 78 şeklindeki cevabı, insana sırf insan olduğu için saygı gösterilme­si gerektiğinin fiili bir örneğidir. Ölülere saygı göstermek, yaşayanlara karşı saygılı olmanın başka bir ifadesidir. b. Cenaze Merasiminde Bazı Temel Kural­lara Riayet Edilmelidir Gerek dinî gerekse resmî nitelikte icra edilen törenlerde dikkat edilmesi gereken bazı kural­lar vardır. Bu kurallar, törenin mahiyetine uy­gun olarak icra edilmesinde belirleyici bir öne­me sahiptir. Söz konusu kurallara riayet edil­memesi, en başta ölüye karşı bir saygısızlıktır. Ayrıca dinî ve insanî görevini yerine getirmek üzere törene katılan kişileri küçük düşürücü bir davranıştır. Bütün boyutlarıyla düşünüldüğünde merasim­lerde uyulması gereken kuralların önemli oldu­ğu anlaşılmaktadır. Allah'ın yarattıkları arasın­da seçkin bir yeri olan insanın vefatı söz konu­su olunca, insanı ebedi yolculuğuna uğurlamak gerçekten üzerinde ciddi olarak durulması ge­reken bir konudur. Bu bağlamda bir cenaze merasiminde riayet edilmesi gereken temel ku­ralların neler olduğu hususunu hatırlatmak fay­dalı olacaktır 1- Ölülerin iyilikleri dile getirilmelidir. Hz. Peygamber, ölülerin hayırla anılmasını tavsiye etmektedir. Tirmizi, "Cenaiz", 34 Merasim anında ve sonrasında vefat eden kişinin iyilik­leri hatırlanmalı ve kişi hayırla anılmalıdır. 2- Cenaze merasimlerinde insanlar giyim ve kuşamlarına özen göstermelidir. Giyilen kıya­fetler bir bayram havasını hatırlatmamalıdır. Bu konuda öteden beri devam eden geleneğin göstergesi olarak, cenaze merasiminde giyil­mesi gereken kıyafetler konusunda kültürel bir birikim mevcuttur. 3- Cenaze merasiminde ortalama bir ma­tem havası olmalıdır. Cenaze merasiminde Allah'a isyan anlamını içerecek şekilde dövünülmemeli, saç baş yolunmamalı ve yer­siz sözler söylenmemelidir. insanlar konuşma­larına dikkat etmeli, sessiz ve sakin olmalı, ta­vır ve davranışlarıyla kimseyi rahatsız etme­melidir. Cenaze yakınlarının acılarını azaltacak ve onları teselli edecek konuşmalar yapılmalı, ta­vır ve davranışlarla cenaze yakınlarının acıları­nın paylaşıldığı hissettirilmelidir. 4- Cenaze merasimlerinin yapıldığı cami av­luları, olabildiğince temiz ve düzenli olmalıdır. Söz konusu alanda gelenlerin, rahatlıkla giriş çıkışını sağlayan genişlikte kapılar yer almalıdır. Gerektiğinde yağmurlu ve soğuk havalarda cemaati koruyacak kapalı mekanlar tesis edil­melidir. 5- Cenazelerin taşındığı araçların temizliği ve bakımı iyi yapılmalıdır. Ayrıca araçlar cena­ze hizmetinin gerektirdiği işlevler bakımından belli bir düzeyde olmalıdır. Bu durum, israf olarak algılanmamalı, bila­kis cenazelerimize gösterdiğimiz derin saygı ve hürmetin bir ifadesi olarak anlaşılmalıdır. Cenaze îçin Faydalı Olan Aktivitelere Yer Verilmelidir Cenaze merasimlerinde, çiçek ve çelenk gi­bi ölüye fayda sağlamayan etkinliklerde aşırı­ya kaçılmaması, hatta bu alışkanlıkların en aza indirilmesi gerekir. Bu tür aktiviteler, ölüye fayda sağlamadığı gibi, çok sayıdaki çiçek ve çelenkler değerlendirilemediği için israfa ne­den olabilmektedir. Bunların yerine ölü için faydalı olabilecek etkinliklere yer verilmesi da­ha isabetli olacaktır. Kur'an okuma ve Allah kendisini affetmesi ve günahlarını ba­ğışlanması için dua etmek başta olmak üzere, ölü adına yapılacak her türlü hayır ve yardım­lar, onu ebedi âlemde rahatlatabilecek etkin­liklerdir. Alkış, Cenaze Merasiminde Bulunması Gereken Sükuneti Bozmaktadır Bazı cenaze törenlerinde, cenazenin alkış­lanması geleneksel ritüellerimizle bağdaşmamaktadır. Böyle bir ritüelin yaygın hâle gel­mesi, toplumda alkışı hak eden veya etmeyen cenaze ayrımı yapma gibi bazı yanlış anlaşıl­malara sebep olmaktadır. Bu da kimin alkış­lanmayı hak ettiği, kimin de hak etmediği yo­rumlarına neden olacaktır ki, böyle bir anlayış hiçbir şekilde doğru değildir. Cenazelerin alkışlanması ve slogan atılması gibi nümayişlerin, belli tarihten itibaren mey­dana gelen siyasi cinayetler vb. ölümlerle baş­layan uygulamaların bir yansıması olarak gün­deme geldiği görülmektedir. Kuşkusuz slogan, alkış, ıslık gibi nümayişler, hem cenazeye kar­şı, hem son görev olan ibadete karşı, hem de son görevin ifa edildiği mekâna karşı olumsuz­luklar içermektedir. Söz konusu nümayişler, sessizlik atmosferini bozmaktadır. Cenaze Namazının Kılınması Teşvik Edil­melidir Müslümanın diğer Müslüman kardeşi üze­rindeki haklarından birisi de cenazesine iştirak etmesi ve namazını kılmasıdır. Bunun hem şahsi hem de toplumsal hayata faydaları söz konusudur. insanlar bu vesileyle ölümü hatır­lar, nefis muhasebesi yaparak hayata ve in­sanlara karşı daha yumuşak ve mantıklı yak­laşmaya başlar. Her an ölebileceği düşüncesi- ni hafızasında canlı tutan bir Müslüman daha affedici olur. Kişinin bu olumlu tutum ve dav­ranışları, toplumsal hayata da olumlu bir şekil­de yansır ve böylece toplumsal barış ve huzu­run tesis edilmesine katkı sağlanmış olur. Cenaze Namazında Tertip ve Kadınların Konumuna Dikkat Edilmelidir Bilindiği gibi cenaze namazı farz-ı kifayedir. Cenaze namazının cemaatle kılınması şart ol­madığı gibi ister erkek, ister kadın olsun tek bir Müslümanın kılmasıyla farz-ı kifaye yerine getirilmiş olur. Mükellefiyet ve hüküm bakı­mından cenaze namazında kadın ile erkek arasında hiç bir fark yoktur. Cuma, bayram, beş vakit namaz ve cenaze namazları olmak üzere cemaatle kılınan bütün namazlarda, erkeklerle birlikte namaz kıldıkla­rı takdirde, kadınların erkeklerden ayrı, uygun bir yerde namaz için saf oluşturmaları gerekir. Nitekim Hz. Peygamber namaz safla­rını önce erkekler, sonra erkek çocuklar daha sonra da kadınlar şeklinde düzenlemiştir. "Namazda erkek saflarının en faziletlisi en önde olanı, fazileti en az olanı ise en arkada bulunanıdır. Kadın saflarının en faziletlisi, en arkada kalanı, en az faziletlisi ise en önde ola­nıdır. " Müslim, "Salat", 132; Ebu Davud, "Salat", 97; Tirmizi, "Mevakıt", 52 hadisi, cemaatle kılı­nan bir namazda kadın ve erkeklerin saf düzeninin nasıl olması gerektiğine açıklık getir­mektedir. Hz. Peygamber sünnetine uygun olan safların yukarıda ifade edildiği gibi olmasıdır. Hz. Peygamber uygula­masına uyulmaması halinde bir takım mahzur­lar ortaya çıkabilecektir. Hanefi mezhebine göre, kadınların cemaat­le kılınan bir namazda, erkek safları arasına karışarak imama uymaları halinde, rüku ve secdeli namazlarda kadınların arkasında ve hi­zasında kalan erkeklerin namazları fasit olur. Bu durum, rüku ve secdesi bulunmayan cena­ze namazında meydana gelirse, erkeklerin na­mazı fasit olmazsa da, sünnete dolayısıyla Hz. Peygamber uygulamasına aykırı ha­reket edildiği için mekruh & DİB Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar.... Dini BilgilerRahman Nedir? Rahman Kısaca Ne Demektir? Tdk'ya Göre Rahmani Ne Anlama Gelir?Dini bir anlamı olan rahman kelimesi olumlu bir anlama sahiptir. Altı harften oluşan rahman kelimesi, sonuna ünlü ile başlayan bir ek aldığında sondaki harf herhangi bir değişime uğramaz. Rahman kelimesi dilimize Arapçadan geçmiştir. Orijinal yazılışı raḥmāndır. Bu sözcük bir sıfat özelliği taşır ve Allah’ı nitelendirmek için kullanılır. Rahman kelimesine ait tüm detayları - 1747 Son Güncellenme - 1717 Güncelleme - 1717Rahmanın anlamı Tanrı’nın her canlının ihtiyaçlarını ayrım yapmadan karşılamasıdır. Bu kelime her canlıya hitap eden Tanrı’yı nitelendirmek için kullanılır. Rahman kelimesi Kur’an’ın içinde yer yer bulmuştur. Bilindiği kadarı ile Kur’an’ın içinde 57 kez rahman kelimesi geçer. Rahman Kısaca Ne Demektir? Rahman kelimesinin anlamı rahmeti ile her şeyi kuşatan anlamına gelir. Tanrı’nın rahman olmasındaki rahmet, sonsuzlukla özdeşleşmiştir. Çünkü bu kelime aynı zamanda sonsuz merhamet sahibi anlamında kullanılır. Rahman kelimesinin pek merhametli anlamı da vardır. TDK'ya Göre Rahmani Ne Anlama Gelir? Tanrı ile ilgili, tanrısal anlamını taşıyan rahmani kelimesi rahmeti ile her şeyi kuşatan Tanrı ile ilgili olan şeyler için kullanılır. Tanrı’ya özgü ifadesini taşıyan rahmani kelimesi dini içeriklerde sıklıkla kullanılır.

gufraneke ya rahman ne demek